Hassas besleme, alternatif proteinler ve dijital dönüşüm gibi trendleri benimseyen sektör, bir yandan hayvansal gıdalara yönelik artan küresel talebi karşılarken bir yandan da karşılaştığı zorlukların üstesinden gelebilir. Tüketici beklentileri dönüşmeye devam ederken, yem sektörü çevik kalmalı ve hayvan sağlığını, çevre yönetimini ve ekonomik esnekliği geliştirmeye kararlı olmalıdır. Hayvan beslemenin geleceği, hayvanlara, üreticilere ve gezegene aynı şekilde fayda sağlayan sürdürülebilir, bilim odaklı çözümlerde yatmaktadır.

Yardımcı Doçent ve Yayım Uzmanı, Prestage Kanatlı Bilimi Bölümü
Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi

Ordinaryüs Profesör ve Deniz Ürünleri Araştırma Merkezi Direktörü
Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi
Hayvan besleme ve yem sektörü, hem hayvancılık hem de su ürünleri yetiştiriciliği sektörlerinin desteklenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Yemlerde bulunan besin maddeleri, hayvanların optimum büyümesi, sağlığı ve üretkenliği için kritik önem taşımakta ve bunlardan elde edilen gıdanın kalitesini garanti altına almaktadır. Küresel hayvan yemi üretimi 2023 yılında 1,2 milyar ton olarak gerçekleşmiştir.1 Bu rakam bir önceki yıl olan 2022’ye göre %0,01 veya 140 bin ton daha düşüktür. Rapor, yem üretimindeki bu hafif düşüşün, yoğun üretim sistemlerinin kullanılmasıyla mümkün olan daha verimli yem kullanımından kaynaklandığına dikkat çekmiştir.
Hayvancılık, özellikle iklim değişikliğine katkıda bulunması nedeniyle oldukça dikkat çekmektedir. Hayvancılığın iklim değişikliğine katkısının %12-202 arasında olduğu tahmin edilmektedir; bu katkı çoğunlukla ruminantlardan kaynaklanan metan gazı ve mera oluşturmak için kesilen ormanlardan salınan karbondioksit şeklindedir. Bununla birlikte, insan nüfusunun sürekli artması ve gelirlerin yükselmesi nedeniyle hayvansal protein talebi de giderek artmaktadır.3 Et, süt ve balığı içeren hayvansal protein sektörünün 2033 yılına kadar sırasıyla %12, %1,6 ve %11,2 oranında artması beklenmektedir.4
Dolayısıyla hem insanların ihtiyaçlarını karşılamak hem de çevresel sorunları gidermek için hayvan yemi sektörüne çok önemli bir rol düşmektedir. Öte yandan, sektör çok sayıda zorlukla karşı karşıyadır ve bilimsel yenilikler, mevzuat değişiklikleri ve pazar dinamikleri nedeniyle hızlı bir dönüşüm geçirmektedir. Bu makale, hayvan besleme ve yem sektörünü şekillendiren temel zorlukları ve ortaya çıkan trendleri incelemektedir.

ZORLUKLAR
1. Kaynak kıtlığı ve artan maliyetler: En önemli zorluklardan biri artan ham madde maliyetleridir. Hayvan yeminin büyük bir kısmını oluşturan mısır, soya fasulyesi ve balık unu gibi maddeler, iklim değişikliği, jeopolitik gerilimler ve bu kaynaklar için gıda ve biyoyakıt sektörlerinin artan rekabeti gibi faktörler nedeniyle fiyat dalgalanmalarına maruz kalmaktadır. Su kıtlığı ve arazi bozulması ise bu sorunu daha da kötüleştirmekte ve yem bitkisi üretimi için gerekli kaynakların bulunabilirliğini sınırlamaktadır. Ek olarak, soya fasulyesi tarımıyla bağlantılı ormansızlaşma gibi belirli yem bileşenlerine aşırı bağımlılığın çevresel etkileri de, sürdürülebilirlik açısından zorluklar yaratmaktadır.
2. Beslenmeyi uygun fiyatla dengelemek: Optimum beslenmeyi uygun fiyatla dengelemek uzun süredir devam eden bir zorluktur. Çiftçiler, yem maliyetlerini kontrol ederken hayvan performansını en üst düzeye çıkarmayı hedefler, çünkü yem genellikle hayvancılıktaki en büyük harcamayı temsil eder ve toplam maliyetlerin %70′ ini oluşturur. Bu dengenin sağlanması, hassas formülasyon, uygun maliyetli ve yüksek kaliteli yem bileşenlerinin entegrasyonunu gerektirir. Bu sorun şu alt başlıklarda ele alınabilir:
2a. Yem bileşenlerinin besin içeriğindeki değişkenlik: Yem bileşenlerinin çevresel etkisini azaltmak ve yaygın yem bileşenlerinin değişkenliğiyle başa çıkmak için alternatif bileşenlerin, özellikle de farklı tarımsal ürün ve süreçlerden elde edilen yan ürünlerin kullanımının işlevselliğini ve faydasını anlama konusunda çok ilerleme kaydedilmiştir. Örneğin mısır ve soya, hayvan yemlerinde enerji ve protein için başvurulan bileşenlerdir. Ancak sorgum, buğday, mısır glüten küspesi, kanola küspesi, kurutulmuş damıtma taneleri ve çözünür maddeleri (DDGS), gıda atıkları, böcekler, vb. gibi geleneksel olmayan diğer bileşenler de popülerlik kazanmaktadır. Besinsel açıdan benzer profile sahip olan bu bileşenler, başlangıçtaki bu benzerliğe rağmen farklı işleme parametreleri nedeniyle yüksek oradan besin içeriği değişkenliği sergileyebilmektedir. Bu da hayvan performansında değişkenliğe yol açarak hayvancılığın genel ekonomisini etkilemektedir. Bu değişkenlikle başa çıkmanın bir yolu, alternatif bileşenleri daha düşük seviyelerde dahil etmektir.
2b. Anti-besinsel faktörler: Anti-besinsel faktörler (ANF), besleyici değeri olmayan bitki biyoaktif bileşikleridir5, ancak bitkilerin kendilerini böceklerden, hastalıklardan, otoburlardan ve elverişsiz koşullardan korumaları için çok önemlidir6. ANF’ler, besin sindirilebilirliği üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir. Bu da yem verimliliğinin ve büyümenin azalmasına neden olur. Örneğin pamuk tohumu küspesi (protein kaynağı) kanatlılar gibi ruminant olmayan hayvanları etkileyen gossypol adlı toksik bir pigmente sahiptir (serbest formda oluştuğunda ve proteine bağlı olmadığında), yerfıstığı küspesinde aflatoksinler olabilir, sorgumda genel yem verimliliğini etkileyen tanenler, vb. vardır. Hayvanlar, yemdeki ANF’lerin varlığı nedeniyle mevcut besin maddelerinin yaklaşık %25’ini tam olarak kullanamazlar.7 Bu yüzden yem bileşenlerindeki bu tür özelliklere dikkat etmek ve bu seviyeleri en aza indirmek önemlidir.
2c. Besin sindirilebilirliği: Besin maddelerinin sindirilebilirliğini etkileyen ve dolayısıyla yemlerdeki besin maddelerinden yararlanma potansiyelini azaltan ANF’lerin yanı sıra, hayvanların ihtiyaçlarına uygun bir beslenme profiline sahip olmayan bileşenler de vardır. Örneğin, kanola küspesi, sindirimi zor kabuklar ve glukozinolat, tanen, eurik asit, vb. gibi ANF’ler içerir; tüy unu amino asit dengesizliğine sahiptir, palm küspesi lezzeti etkileyebilir. Kabuklu deniz hayvanlarının kabuklarından veya böcek dış iskeletlerinden elde edilen kitin, yüksek miktarda kullanıldığında kanatlı ve balık gibi hayvanlarda sindirilebilirliği düşürebilir.
3. Çevresel sürdürülebilirlik ve karbon ayak izi: Yem sektörü önemli bir çevresel ayak izine sahiptir. Karbondioksit, metan ve azot oksit gibi sera gazları, emisyonların %50’sinden fazlasını oluşturmaktadır.8 Bu etkiler arazi kullanım değişiklikleri, enerji tüketimi ve taşımacılık nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Tüketicilerin ve politika yapıcıların sürdürülebilir operasyonlara sahip olma yönündeki artan baskısı, sektörü sera gazı emisyonlarını azaltan, su ve enerji kullanımını en aza indiren ve biyoçeşitliliği teşvik eden uygulamaları benimsemeye itmektedir. Ancak beklentilerin karşılanması önemli ölçüde yenilik ve yatırım gerektirmektedir.
4. Antimikrobiyal direnç (AMR): Antibiyotikler, hastalıkları önlemek ve büyümeyi teşvik etmek için enjeksiyon ve topikal uygulamalara ek olarak genellikle hayvanlara yem ve su yoluyla profilaktik olarak uygulanır (ABD’de artık genellikle böyle değildir). Hayvanlarda kullanılan antibiyotiklerin 2030 yılına kadar %11,5 oranında artması beklenmektedir.9 Hayvanlar, kendilerine uygulanan antimikrobiyallerin yaklaşık %75’ini emmeyerek idrar ve dışkı yoluyla vücuttan atmakta ve bu da potansiyel olarak çevreyi kirletebilmektedir.10,11 Bu ilaçların aşırı kullanımı, bunlara dirençli mikropların çoğalmasına neden olmaktadır. Bu da, insan ve hayvan sağlığı açısından küresel ölçekte krizlere neden olabilen AMR’ye yol açmaktadır. Hükümetler ve yasal merciler, hayvan yemlerinde antibiyotik kullanımına sıkı kısıtlamalar getirerek sektörü probiyotikler, prebiyotikler ve fitojenikler gibi alternatif çözümler aramaya zorlamaktadır.
5. Yem teknolojisi, güvenlik ve kalite kontrolü: Farklı bileşenlerin ve formülasyonların kullanılması nedeniyle yem fabrikalarında önemli miktarda veri mevcuttur. Ancak, bu verileri yem üretimiyle ilgili çeşitli faaliyetlerde uygulamak hala zorluk teşkil etmektedir. Ayrıca, yemin mikotoksinler, ağır metaller ve patojenlerle kontaminasyonu hayvan sağlığı ve gıda güvenliği için risk oluşturmaktadır. Tutarlı yem kalitesinin sağlanması, titiz testler, izleme ve sıkı güvenlik standartlarına bağlılık gerektirir. Tedarik zincirindeki aksamalar, özellikle pandemi gibi küresel krizler sırasında bu riskleri daha da artırabilir.
6. Özel yemler: Gıda amaçlı hayvancılık sistemleri daha sofistike hale geldikçe, belirli türlere, üretim aşamalarına ve performans hedeflerine göre özelleştirilmiş spesifik yemlere olan talep de artmaktadır. Bu yemlerin geliştirilmesi, gelişmiş araştırma ve geliştirme yeteneklerinin yanı sıra yeni bileşenlere ve teknolojilere erişim gerektirmektedir. Buna ek olarak, sınırlı bulunabilirlik, tutarsız kalite, standart yemlere kıyasla daha yüksek maliyetler, karmaşık yönetmelikler, lojistik zorluklar ve güvenilir bir tedarikçi bulma konusundaki potansiyel sorunlar, yem sektörünün karşılaştığı zorluklara yenilerini eklemektedir. Örneğin, kuluçka sonrası deniz balıklarını beslemek için gereken mikro rasyonlar, artemia gibi canlı mikro kabuklularla beslendikleri ilk haftalarda bir zorluktur. Artemia’yı av olarak yetiştirmek pahalı ve emek yoğun bir süreçtir ve bu nedenle özel yemlerle canlı yem ihtiyacını en aza indirme veya ortadan kaldırma arzusu vardır. Bu tür talepleri karşılamak için önemli araştırmalara ihtiyaç vardır.
7. Mevzuata uygunluk: Giderek daha bağlantılı hale gelen bir dünyada, hayvan yemlerini düzenleyen yasal çerçeveler bölgeler arasında büyük farklılıklar göstermekte ve küresel ticaret ve operasyonlara karmaşıklık katmaktadır. Güvenlik standartlarına, etiketleme gerekliliklerine ve belirli yem katkı maddelerine getirilen kısıtlamalara uyum, önemli miktarda kaynak gerektirmektedir.
YÜKSELEN TRENDLER
1. Hassas Beslenme veya Yemleme: Bu tür yemleme, entegre bilgi tabanlı bir sistemle hedef performans, karlılık, ürün özellikleri ve çevresel sonuçlar için hayvanlara besin maddelerinin arz ve talebini optimize eder.12 Hassas yemleme, bireysel büyüme oranlarını en üst düzeye çıkarırken hayvan başına yem alımının azaltılmasını sağlamada oldukça etkili bir araç olabilir. Her bir hayvan için ayrı ayrı, doğru zamanda, doğru besin bileşiminde, doğru miktarda yem sağlanmasını mümkün kılar. Sensörlerle donatılmış otomatik besleyiciler gibi hassas yemleme sistemlerindeki gelişmeler, rasyonların gerçek zamanlı olarak izlenmesine ve ayarlanmasına olanak tanır. Hassas beslenme, yem verimliliğini artırarak hayvan sağlığını ve üretkenliğini geliştirirken maliyetleri ve çevresel etkileri azaltabilir.
2. Alternatif Protein Kaynakları: Sürdürülebilir ve alternatif protein kaynakları arayışı, yem sektörünü sürdürülebilir operasyonlara sahip olma yolunda dönüştürmektedir. Bu konudaki bazı önemli yenilikler şunlardır:
– Böcek Unu: Kara asker sinekleri ve un kurtları gibi böcekler, yüksek proteinli yem bileşenleri olarak araştırılmaktadır. Geleneksel ürünlere kıyasla daha az kaynak gerektirirler, organik atıklar üzerinde yetiştirilebilirler ve döngüsel ekonomi modellerine katkıda bulunurlar.
– Alg Ürünleri: Proteinler, lipitler ve esansiyel yağ asitleri bakımından zengin olan algler, sürdürülebilir bir yem bileşeni olarak potansiyel sunmaktadır. Mikroalgler omega-3 yağ asitleri kaynağı olarak da kullanılabilir ve balık ununa olan bağımlılığı azaltabilir.
– Tek Hücreli Proteinler (SCP’ler): Bakteri, mantar veya maya gibi mikroorganizmaların fermente edilmesiyle üretilen SCP’ler, yüksek besin değerleri ve ölçeklenebilirlikleri nedeniyle ilgi görmektedir.
3. Fonksiyonel Yem Katkıları
Fonksiyonel yem katkı maddeleri, hayvan sağlığını, performansını, ürün kalitesini, çevresel ve ekonomik kazanımları iyileştirmek için giderek daha fazla kullanılan yem bileşenleridir. Başlıca kategoriler şunlardır:
– Probiyotikler ve Prebiyotikler: Bu katkı maddeleri, faydalı mikrobiyal popülasyonları destekleyerek bağırsak sağlığını ve bağışıklığı teşvik eder.
– Selobiyotikler: Bu, kısa zincirli yağ asitlerinin ötesinde, bağırsak bakterileri tarafından mikrobiyal fermantasyon sırasında salınan biyoaktif bileşikler veya diyet lifinde bulunan mikrobiyal metabolitler için kullanılan yeni bir terimdir.13 Bu kavram insanlarda yeni keşfedilmeye başlanmıştır ve muhtemelen hayvan yemlerinde de kullanılabilir.
– Fitojenikler: Esansiyel yağlar ve tanenler gibi bitki kaynaklı bileşikler, doğal büyüme destekleyicileri ve antimikrobiyal ajanlar olarak kullanılabilmektedir.
– Enzimler: Yem enzimleri besinlerin sindirilebilirliğini artırır ve atıkları azaltarak daha verimli yem kullanımına katkıda bulunur.
4. Dijitalleşme ve Büyük Veri: Dijital araçlar, yem yönetimi ve hayvan beslemede köklü değişikliklere yol açmaktadır. Nesnelerin İnterneti (IoT) cihazları, sensörler ve yapay zeka (AI), yem alımının, hayvan büyümesinin ve sağlık parametrelerinin hassas bir şekilde izlenmesine olanak tanır. Büyük veri analitiği, yem stratejilerini optimize etme, verimliliği artırma ve hastalık salgınlarını tahmin etme konusunda içgörüler sağlamaktadır. Blockchain teknolojisi de yem tedarik zincirinde izlenebilirliği ve şeffaflığı artırarak tüketicilerin gıda güvenliği ve etik kaynak kullanımı konusundaki endişelerini gidermek için ilgi görmektedir. Bileşenler ve onların kaynakları, uygulanma oranları, vb. hakkındaki verileri kullanan gelişmiş formülasyon teknolojileri, çevresel ayak izi ile birlikte hassas formülasyonlara yardımcı olmak için önem kazanmaktadır.
5. Bağırsak Sağlığı: Bağırsak sağlığı, hayvan refahı ve performansının temel taşı olarak giderek daha fazla kabul görmektedir. Yem stratejileri, artık besin emilimi, bağışıklık ve hastalık direncinde hayati bir rol oynayan bağırsak mikrobiyomunu desteklemeyi vurgulamaktadır. Bu odaklanma probiyotikler, prebiyotikler ve postbiyotiklerin yanı sıra bağırsak stresini azaltan yenilikçi yem formülasyonlarına olan talebi artırmıştır. Selobiyotikler, kısa zincirli yağ asitlerinin faydalarının ötesinde bağırsak sağlığını etkileme potansiyeline sahiptir. Bu kavram çok yenidir ve muhtemelen gıda hayvanlarındaki etkisi araştırılmalıdır.
6. İklime Dirençli Yem Bitkileri: İklime dirençli yem bitkilerinin geliştirilmesi, iklim değişikliğinin yarattığı zorlukların üstesinden gelmek için gereklidir. Islah programları mısır, sorgum ve yonca gibi temel yem bitkilerinde kuraklığa tolerans, haşere direnci ve besin yoğunluğunu geliştirmeye odaklanmaktadır. CRISPR gibi genomik araçlar bu gelişmeleri hızlandırmaktadır.
7. Döngüsel Ekonomi: Sektör, sürdürülebilirliği artırmak için döngüsel ekonomi ilkelerini benimsemektedir. Bira tahılları, meyve posası ve fırın atıkları gibi gıda işlemeden kaynaklanan atık akışları hayvan yemine dönüştürülmektedir. Bu yaklaşım sadece atıkları azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda uygun maliyetli yem bileşenleri de sağlıyor.
8. Bitki bazlı ve sentetik bileşenler: Geleneksel yem bileşenlerinin çevresel etkileri konusunda artan endişelerle birlikte, bitki bazlı ve sentetik alternatifler dikkat çekmektedir. Esansiyel yağlar, antioksidanlar (fenolik asitler, flavonoidler vb.) gibi bitki özleri ve sentetik amino asitler ve vitaminler gibi fermantasyondan elde edilen bileşenler, geleneksel kaynaklara kıyasla tutarlı kalite ve daha düşük kaynak kullanımı sunmaktadır.
9. Hayvan Refahı: Hayvan beslemenin odak noktası sürdürülebilir bir şekilde verimli bir yem üretmek olsa da, hayvan refahı bu hedefe ulaşmada kritik bir role sahiptir. Hayvancılıkla uğraşanlar, hayvanların sağlıklı bir yaşam sürebilmeleri ve beslenmeden en iyi şekilde faydalanabilmeleri için hayvan refahına dikkat etmelidir. Bu, yem endüstrisinde sürdürülebilirliği destekleyen daha kaliteli hayvansal ürünlerin uygun maliyetli bir şekilde üretilmesine yardımcı olacaktır.
SONUÇ
Hayvan besleme ve yem sektörü, muazzam zorlukların ve benzeri görülmemiş fırsatların kesişme noktasındadır. Sürdürülebilirlik ve üretkenliğin ikiz zorunluluklarını ele almak, teknolojik yenilik, kaynak verimliliği ve mevzuata uygunluğu entegre eden bütünsel bir yaklaşım gerektirmektedir. Hassas beslenme, alternatif proteinler ve dijital dönüşüm gibi trendleri benimseyen sektör, hayvansal türevli ürünlere yönelik artan küresel talebi karşılarken karşılaştığı zorlukların üstesinden gelebilir. Tüketici beklentileri gelişmeye devam ettikçe, yem sektörü çevik kalmalı ve hayvan sağlığını, çevre yönetimini ve ekonomik esnekliği geliştirmeye kararlı olmalıdır. Hayvan beslemenin geleceği, hayvanlara, üreticilere ve gezegene fayda sağlayan sürdürülebilir, bilim odaklı çözümlerde yatmaktadır.
Referanslar
1Alltech. 2024 Alltech Agri-Food Outlook shares global feed production survey data and influential trends in agriculture. 2024.
2Neslen, A. FAO draft report backs growth of livestock industry despite emissions Available online: https://www.climatechangenews.com/2024/08/14/fao-draft-report-backs-growth-of-livestock-industry-despite-emissions/ (accessed on 12/9/2024).
3USSOY. Feeding Sustainable Animal Protein Growth. Available online: https://ussoy.org/feeding-sustainable-animal-protein-growth/ (accessed on 12/9/2024).
4OECD/FAO. OECD-FAO Agricultural Outlook 2024-2033. 2024.
5Ali, A.; Devrajan, S.; Manickavasagan, A.; Ata, A. Antinutritional Factors and Biological Constraints in the Utilization of Plant Protein Foods. In Plant Protein Foods, 1st ed.; Manickavasagan, A., Lim, L.-T., Ali, A., Eds.; Springer Nature Switzerland AG: Cham, Switzerland, 2022; pp. 407-438.
6Nath, H.; Samtiya, M.; Dhewa, T. Beneficial attributes and adverse effects of major plant-based foods anti-nutrients on health: A review. Human Nutrition & Metabolism 2022, 28, doi: https://doi.org/10.1016/j.hnm.2022.200147.
7McKinney, K. How to solve the greatest challenge in the feed industry. Available online: https://www.alltech.com/blog/how-solve-greatest-challenge-feed-industry (accessed on 12/10/2024).
8Rivera, V.B. Reducing feed emissions is critical to advancing sustainability. Available online: https://www.allaboutfeed.net/animal-feed/feed-additives/reducing-feed-emissions-is-critical-to-advancing-sustainability/ (accessed on 12/10/2024).
9Tiseo, K.; Huber, L.; Gilbert, M.; Robinson, T.P.; van Boeckel, T.P. Global Trends in Antimicrobial Use in Food Animals from 2017 to 2030. Antibiotics (Basel) 2020, 9, 918, doi:10.3390/antibiotics9120918.
10Mackie, R.I.; Koike, S.; Krapac, I.; Chee-Sanford, J.; Maxwell, S.; Aminov, R.I. Tetracycline residues and tetracycline resistance genes in groundwater impacted by swine production facilities. Animal Biotechnology 2006, 17, 157-176, doi:10.1080/10495390600956953.
11Zhou, J.; Yun, X.; Wang, J.; Li, Q.; Wang, Y. A review on the ecotoxicological effect of sulphonamides on aquatic organisms. Toxicology Reports 2022, 9, 534-540, doi: https://doi.org/10.1016/j.toxrep.2022.03.034.
12Gonzalez, L.A.; Kyriazakis, I.; Tedeschi, L.O. Review: Precision nutrition of ruminants: approaches, challenges and potential gains. Animal 2018, 12, s246-s261, doi:10.1017/S1751731118002288.
13Grant, E.T.; De Franco, H.; Desai, M.S. Non-SCFA microbial metabolites associated with fiber fermentation and host health. Trends in Endocrinology & Metabolism 2024, 1-13, doi:10.1016/j.tem.2024.06.009.
Michael Joseph Hakkında
Dr. Michael Joseph doktorasını 2016 yılında Kansas Eyalet Üniversitesi’nden almıştır. Halen Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi Prestage Kanatlı Bilimi Bölümü’nde Yardımcı Doçent ve Yayım Uzmanı olarak görev yapmaktadır. Ekstrüzyon ve diğer yöntemleri kullanan gıda işleme süreçlerinin çeşitli teknik yönleri konusunda 10 yılı aşkın bir deneyime sahip olan Joseph’in programı, tarım ve et endüstrisinden elde edilen yan ürünlere, bunlara değer katmaya, yan ürünlerin kullanımını teşvik ederek uygulanabilir ve sürdürülebilir çözümler bulmak için endüstri ve çiftçilere ulaşmaya odaklanmaktadır.Steven Hall Hakkında
Dr. Steven G. Hall, P.E., 2016 yılında Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi’ne katılmıştır ve halen Biyoloji ve Ziraat Mühendisliği Bölümünde Profesör ve Deniz Ürünleri Araştırma Merkezi (MARC) Direktörü olarak görev yapmaktadır. New York ve Louisiana’da lisanslı bir mühendis olan Hall, Baton Rouge, LA’deki Louisiana Eyalet Üniversitesi’nde (LSU), LSU Mühendislik Fakültesi ve Louisiana Tarımsal Deney İstasyonu, LSU AgCenter’ın Su Ürünleri Araştırma İstasyonu ve Au Sable Enstitüsü’nde görev yapmaktadır. Hall aynı zamanda Kuzey Carolina Eyaleti Uygulamalı Ekoloji Bölümü’nde yardımcı öğretim üyesidir.