Mikotoksinler, tahıllarda ve kaba yemlerde yaygın olarak bulunan zararlı fungal metabolitlerdir. Buzağılar, rumenlerinin yeterince gelişmemiş olması nedeniyle, mikotoksinlerin olumsuz etkilerine karşı daha duyarlıdır. Ticari araştırma sonuçları, yemde mikotoksinler mevcut olduğunda Mycofix®’in sağlıklı vücut ağırlığı artışını desteklediğini göstermektedir.

Teknik Uzman, Ruminant
dsm-firmenich

Global Pazarlama Yöneticisi, Ruminant
dsm-firmenich
Yeni kuşak genetiğin performans kazandırması ve çiftliğe karlılık sağlaması bekleniyor… O halde geleceğin yıldızlarını niçin riske atalım?
Araştırmacılar ve danışmanlar, buzağıların çiftliğin gelecekteki ekonomisi için ne kadar değerli olduğunu uzun zamandır dile getiriyorlar. Açıkça görülüyor ki, yöneticiler de buzağıların zamanında ve yeterli miktarda yüksek kaliteli kolostrum almasını sağlamak ve gerekli kontrolleri yapmak söz konusu olduğunda onları dinliyorlar.
Yıllardan bu yana barınak ve hayvan refahı konusunda da önemli gelişmeler kaydedilmektedir. Bugünün genetik koşullarında karşılanması gereken ve yalnızca protein ve enerjiyi değil, aynı zamanda vitaminleri ve mineralleri de kapsayan hayvan beslenme gereksinimlerinin anlaşılması, erken rumen gelişimi ve sağlık risklerini en düşük düzeye indirmenin odak noktasını oluşturduğu sıcak bir gündem maddesi olmaya devam etmektedir.
Erken rumen gelişimini stimüle etmenin ve kaba yem temelli rasyona geçişin en iyi yöntemine ilişkin tartışma bir süre daha devam edecek olsa da, buzağıların erken evrelerden başlayarak tüm erişkin yaşamları boyunca karşı karşıya kaldıkları potansiyel olarak ciddi karışıklık oluşturan faktör, yani mikotoksikoz, buzağı sağlığı ve gelişimi tartışmalarında sıklıkla yeterince ele alınmamaktadır.
MİKOTOKSİKOZ NEDİR?
Mikotoksikoz, hayvanda ortaya çıkan yemdeki mikotoksinlerin neden olduğu akut veya kronik hasarla ilişkilidir. Mikotoksinler, çevre sıcaklığı ve nemine bağlı olarak değişiklik gösteren mantarlar tarafından üretilmektedir. Zararlı etkileriyle tanınan mikotoksinlerin büyük çoğunluğu, sahada çok çeşitli toksinlerden sorumlu olan Fusarium ailesindeki mantarlar aracılığıyla üretilmektedir. Ancak depolama sırasındaki yüksek nem, Aspergillus veya Penicillum mantarlardan kaynaklanan önemli kontaminasyonlara da yol açabilmektedir. Mikotoksinler tohumlarda yoğunlaşmakta ve bu da kanatlı gibi monogastrik üretimini daha yüksek risk altında bırakmaktadır; ancak tam olarak gelişmemiş rumenleri nedeniyle buzağılar özellikle hassas durumdadır ve aslında bu hassasiyet genç bir monogastrik hayvan kadar yüksektir. Bununla birlikte risk altında olan yalnızca başlatma yemindeki tahıllar değildir; buzağıların sütten kesilme sonrası kaba yem temelli rasyona geçiş aşamasında yaygın olarak kullanılan mısır silajlarında (Panasiuk, 2018; Reisinger, 2019; Gallo 2022) ve yem bitkilerinde veya tam tahıl silajlarında da (Schenck, 2019; Manni, 2022) çeşitli mikotoksinler saptanmıştır.
MİKOTOKSİNLERİN BUZAĞILAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Mikotoksinlerin oluşturduğu risk çeşitlilik göstermektedir ve toksinin yapısına bağlıdır. Örneğin iyi araştırılmış bir mikotoksin olan deoksinivalenolün (DON) karaciğer, gastrointestinal sistem ve immün sistem gibi hızlı gelişen ve büyümekte olan bir buzağı için son derece önemli olan dokularda protein döngüsünü inhibe ettiği bilinmektedir. Toksin etkileri, immün yanıtı baskılayabilen ve böylece diğer toksinlerin etkililiğini artırabilen kulmorin gibi diğer mikotoksinlerle sinerji yoluyla birleşebilmektedir (Gruber-Dorninger ve ark., 2017). Bunun yanı sıra enniatinler ve boverisin gibi daha az bilinen, yakın zaman saptanan mikotoksinlerin normal mikroflora gelişimini inhibe etme, dolayısıyla muhtemelen rumenin fizyolojik gelişimini etkileme ve bunun yanı sıra mikrofloranın immün savunmada oynadığı koruyucu rolü tehlikeye atma potansiyeli taşıdığı gösterilmiştir (Krizova ve ark., 2021).
Buzağı epitelyal hücreleri kullanılarak yapılan yakın tarihli bir araştırmada nivalenolün DON’ye kıyasla daha toksik olduğu görülmüş, buna karşılık enniatin B’nin yalnızca %11 daha yüksek maruziyet düzeyinde DON’ye benzer toksik etki oluşturduğu gösterilmiştir (Reisinger ve ark., 2019). Bu, mikotoksinlerin gastrointestinal sistemi kaplayan epitelyal hücrelerde oluşturduğu hasarın besin maddesi emiliminin azalmasına ve bunun yanı sıra partiküllerin veya patojenlerin kan dolaşımına girebilme riskinin artmasına yol açacağını göstermektedir.
Hayvan refahı açısından bakıldığında, endişe konusu olan yalnızca tek bir mikotoksinin düzeyi değildir; hayvan üzerinde sinerjik zararlı etkiler gösterebilen çeşitli farklı miktotoksinlerin varlığı daha büyük bir sorundur.
KULLANDIĞIM YEMİN İÇERİĞİNDE NE VAR?
Mikotoksin testi söz konusu olduğunda, süt ürünü işletmecileri, aflatoksinle kontamine olmuş yemlerle beslenme durumunda, sütte insanlar için güçlü bir karsinojenik olan aflatoksin M1 bulunma riskini gayet iyi bilmektedir. Risk göz önünde bulundurularak, tüketici güvenliğini sağlamak için süt rutin olarak test edilmektedir. Mikotoksin riski konusundaki daha geniş kapsamlı farkındalık giderek artmakta ve odak noktası büyük oranda insan veya hayvan beslenmesinde düzenleme yapılan az sayıda mikotoksin, yani aflatoksin, DON, zeralenon (ZEN), fumonisinler, ergot alkaloidleri ve okratoksin üzerinde yoğunlaşmaktadır; ancak bu yalnızca buzdağının görünen kısmıdır. Gelişmiş analiz tekniklerinin kullanımı yoluyla, 800’den fazla mikotoksinin yanı sıra hem tahıllar hem de kaba yemler olmak üzere, yemlerin sıklıkla birden fazla mantar türü ve toksinle kontamine olduğu belirlenmiştir.
GELECEKTE SÜRÜYÜ KORUMANIN EN İYİ YÖNTEMİ
Sıklıkla milyar başına birim (ppb) olarak ölçülen düşük mikotoksin kontaminasyonu düzeyleri, hayvan refahı veya gelişimi açısından risk olmadığı anlamına gelmemektedir. Avrupa kılavuzundaki düzeylerde, maskeli veya açıkça görülen toksinler göz önünde bulundurulmamaktadır; ancak monogastrik hayvanlarda ve küçük buzağılarda, önerilen bu sınırlardan düşük düzeylerde sindirim, bağırsak permeabilitesi, karaciğer stresi ve enfeksiyöz hastalıklara duyarlılık gibi intestinal disfonksiyonlar bildirilmiştir (Valgaeren ve ark., 2019). Bu nedenle başlatma yemlerindeki mikotoksin yükleri takip edilerek, açıklanamayan sağlık sonuçlarını da içeren buzağı performansı gözlenerek ve kapsamlı bir mikotoksin yönetim ürünü kullanılarak koruyucu bir mikotoksin risk yönetimi önlemi alınmalıdır.
Mikotoksinlerin çeşitliliğine ve olumsuz etkilerine ilişkin bilimsel bilgiler arttıkça, tipik bir ruminant yeminde bulunabilen çeşitli mikotoksinleri ortadan kaldırmanın en iyi yöntemine ilişkin bilgilerimiz de artmaktadır. Tipik bir örnek: Avrupa Yem Güvenliği Derneği, belirli bazı bentonit kaynakları gibi inorganik bağlayıcıların aflatoksinler gibi düzlemsel veya 2D molekülleri (Şekil 1a) adsorbe edebildiğini kabul etmektedir; buna karşılık yapılan araştırmalarda, A ve B trikotesenlerle (Şekil 1b) veya zearalenonla olduğu gibi, daha kompleks molekülleri bağlama açısından bağlayıcıların etkisiz kaldığı gösterilmiştir. Daha kompleks olan bu mikotoksinlerin yapılarının değiştirilmesi, dolayısıyla detoksifikasyon ya da biyotransformasyon yoluyla, söz konusu toksinlerin atılabilen zararsız bileşiklere dönüştürülmesi gereklidir.

Şekil 1b. DON – Polarite, fonksiyonel gruplar ve düzlemsellik! (Görsel materyalin alındığı kaynak: ChemSpider SyntheticPages, 2001, http://cssp.chemspider.com/123)


UYGULAMADA BUZAĞI PERFORMANSI ÜZERİNDEKİ ETKİ
Düşük düzeydeki kontaminasyonun buzağı performansını baskılamasına ilişkin iyi bir örnek, kısa süre önce Almanya’da yapılan ticari bir araştırmadan elde edilmiştir; bu araştırmada sekiz haftalık yaştaki erkek Fleckvieh buzağılar (n=110) iki gruba ayrılmış ve 100 gün boyunca izlenmiştir. İki gruba sütten kesme öncesi dönemde (34 gün) 317 ppb B trikotesenler, 14 ppb ZEN, 45 pb enniatinler ve 274 ppb kulmorin içeren aynı rasyon verilmiştir. Sütten kesme sonrası dönemde verilen yem 181 ppb B trikotesenler, 9 ppb ZEN, 35 ppb enniatinler ve 214 ppb kulmorin içermiştir. Bir gruba B trikotesenler ve ZEN’nin biyotransformasyonunu gerçekleştirebilen bir ürün verilmiştir. Sütten kesme öncesi fazdaki ortalama günlük vücut ağırlığı artışı karşılaştırıldığında, düşük düzeydeki mikotoksin kontaminasyonunun dahi büyüme ve gelişmeyi ne ölçüde baskıladığı açıktır (Şekil 2). Araştırmanın sonunda, kapsamlı bir mikotoksin yönetim ürünü olan Mycofix® verilen buzağılardaki vücut ağırlığının Mycofix® uygulanmayan buzağılara kıyasla belirgin biçimde daha fazla olduğu saptanmıştır (Şekil 3).
BUZAĞI YETİŞTİRİCİLİĞİ PERSPEKTİFİNDEN BAKILDIĞINDA…
Özet olarak sınırlı immün direnç ve rumen gelişimi nedeniyle mikotoksinlere karşı yetişkin hayvanlardan daha duyarlı olan buzağılar, çiftlikteki en hassas durumda olan hayvanlar arasındadır. Uygun mikotoksin riski yönetimi, gözetimle ve çok çeşitli mikotoksin sınıflarını etkileyebilen AB’de ruhsatlandırılmış bir ürünün kullanımını içeren önleyici koruma yaklaşımının benimsenmesiyle başlamaktadır.
Tyler Turner Hakkında
Tyler Turner, Ph.D., dsm-firmenich Kuzey Avrupa ruminant teknik uzmanı olarak çalışmaktadır. Rolü, yaşam boyu performansı ve sürdürülebilir üretimi, dsm-firmenich tarafından sunulan temel ürünler ve performans çözümleri portföyü ve hassas hizmetler platformuyla teşviki içermektedir. Turner, saha denemelerini desteklemek ve üreticilerin daha verimli olmalarını sağlayacak çözümler sunmak için beslenme uzmanları, veterinerler ve üreticilerle yakından çalışmaktadır.Ignacio Artavia Hakkında
Ignacio Artavia, tarım bilimleri lisans ve sürdürülebilir hayvan besleme ve beslenme yüksek lisans derecelerine sahiptir. dsm-firmenich’te ruminantlar için global pazarlama yöneticisi olarak çalışmakta ve üreticilere, beslenme uzmanlarına ve sağlık uzmanlarına, sağlık koruma ve kaynakların verimli kullanımı yoluyla verimli performansı teşvik etme konusunda destek vermektedir.