Yem Verimliliği: Bir süt ineğinin karşılaştığı zorluk

En verimli rasyonların en kârlı rasyonlar olduğu iyi bilinmektedir. Bu nedenle yem tüketimini ve süt üretimini en üst düzeye çıkarmak, süt çiftliğinin brüt kâr marjını artırmak için çok önemlidir. Aslında, süt endeksindeki 0,1 puanlık bir iyileşme (yağ oranı düzeltilmiş süt miktarı + ilk laktasyon düzeltme katsayısı ile kuru madde alımı arasındaki oran), yem maliyeti üzerinden elde edilen marjda inek başına günlük 0,5 Euro’luk bir artışa yol açmaktadır (Techna Araştırması). Yem verimliliği, süt ineğinin üretim hayatının başından sonuna kadar yönetilmesi gereken bir konudur.

Alizé Philouze
Ruminant Beslenme Uzmanı
Techna Nutrition Fransa
Jamie-Leigh Douglas
Ruminant Teknik Satış Müdürü
Techna Nutrition Birleşik Krallık ve İrlanda

YEM VERİMLİLİĞİ NEDİR?
Verimliliğin tanımı, çıktıların girdilere oranıdır. Dolayısıyla yem verimliliği, bir hayvanın tükettiği yemi, metabolik olarak üretim için kullanılabilir besin maddelerine dönüştürme kabiliyetinin bir ölçüsüdür. Yemden etkin biçimde yararlanan bir hayvan, daha az yem tüketirken üretimini sürdürmeli ya da aynı miktarda yem tüketirken üretimini artırmalıdır. Örneğin, 30 litrelik bir süt ineği için yem verimliliğini 1,4’ten (l/Kg KM) 1,5’e çıkarmak, günde inek başına yaklaşık 1,4 Kg KM (kuru madde) alımından tasarruf etmek anlamına gelir.

Uzun zamandır sindirilebilirliğin bireyler arasında benzer olduğu varsayılıyordu. Ancak artık ineklerin çeşitli yem maddelerini sindirme kabiliyetlerinin farklılık gösterdiği açıktır. Süt inekleri arasındaki bu sindirilebilirlik farklılıkları, beslenme (ana odak noktalarından biri), ırk (genetik olarak daha verimli hayvanların seçilmesi), hayvanın sağlığı, sütteki günler, hava durumu ve yönetim gibi birçok faktöre bağlıdır.

Bir endüstri olarak bizler, yem verimliliği üzerinde genel olarak büyük bir etkiye sahip olacak yönetim, beslenme ve daha verimli hayvanların seçilmesi gibi faktörlerde, aşamalı olarak değişiklikler yapabiliriz.Besin sindirilebilirliği ve tüketimi açısından iki ana odak noktası vardır: Rumen ve ince bağırsak.

Rumen, süt ineklerinin sindirim sisteminin en çok tartışılan kısmıdır; genellikle ineğin motoru olarak adlandırılır. Rumenin anaerobik ortamı ve 5,8 – 6,8 arasındaki pH’ı, mikropların büyümesini destekler. Bu mikroplar rumendeki yemi sindirir veya fermente eder ve uçucu yağ asitleri (VFA’lar) üretirler; bu asitler de rumen duvarından emilerek inek tarafından enerji kaynağı olarak kullanılabilir. Rumen mikroplarının ihtiyaç duyduğu başlıca besinler karbonhidrat ve proteindir. Mikrobiyal gereksinimin karşılanması için bu ikisi arasında ince bir denge olması gerekir. Bir dengesizlik, mikrobiyal popülasyonu etkileyebilir ve süt ineğinin besin sindirilebilirliği, yem verimliliği ve üretimi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Optimal rumen fonksiyonu, mikrobiyal protein sentezini ve ince bağırsağa ulaşan proteinin kalitesini en üst düzeye çıkarmak için çok önemlidir.

İnce bağırsak, süt ineklerinde çok fazla tartışılmasa da sindirim sürecinde önemli bir role sahiptir. İnce bağırsak üç bölümden oluşur: Duodenum, jejunum ve ileum. İnce bağırsak, sindirim sürecinin çoğunu tamamlar ve villuslar (küçük parmak benzeri çıkıntılar) aracılığıyla birçok besin maddesini emer. Besinler villuslardan kan ve lenfatik sistemlere girer.

RUMEN BESLENMESİ
Karbonhidratlar
Karbonhidratlar, süt ineklerinin rasyonlarındaki birincil enerji kaynağıdır. Karbonhidratların çoğu rumende mikrobiyal fermantasyon yoluyla sindirilir ve sindirilebilir karbonhidratların neredeyse tamamı, VFA’lara (asetik, propiyonik ve bütirik asit) dönüştürülerek enerji kaynağı olarak rumen duvarından emilir. Asetat, bütirat ve propiyonat oranı, karbonhidrat kaynağı ve sindirim hızı tarafından belirlenir. Bu, mikrobiyal büyüme için mevcut enerjiyi ve dolayısıyla ineğin kullanabileceği enerji ve proteini kontrol eden başlıca faktörlerden biridir.

Karbonhidratların ruminal fermantasyonu verimliliği etkiler ve rasyon formülasyonu için kritik bir husustur.

Protein
Protein önemli bir besin maddesidir ancak eksik (daha az RDP) veya fazla (yüksek RDP) olması inek üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. Sağılan bir ineğin protein ihtiyacı, verime bağlı olarak %14 ila %17 arasındadır. İneklerin verimi arttıkça daha fazla bypass proteine (DUP) ihtiyaç duyarlar.

Rumende, proteinlerin sindirimi peptitlerin üretilmesiyle sonuçlanır – peptitler daha sonra amino asitlere hidrolize edilir, bunların bazıları deaminasyona uğrayarak amonyak üretir. Peptitler, amino asitler ve amonyağın hepsi çeşitli mikroplar için ayrı ayrı azot kaynağı olarak hizmet eder. Bununla birlikte, rumende birikme yapabilecek yüksek düzeyde RDP (Rumende Parçalanabilir Protein) mevcut olduğunda, sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durumda süt üretimi için enerji kullanmak yerine, fazla azotu dışarı atmak için enerjiye ihtiyaç duyulur.

İneği NOVATAN gibi özel bir esansiyel yağ karışımıyla beslemek protein kullanımını artırır ve amonyak emisyonlarını azaltır. Bu, protein verimliliğini artırır ve daha fazla bypass ve daha az RDP ile protein bölüşümünü yeniden dengeler. Bu sayede inek, aksi takdirde ziyan olacak ve inek ile çevre üzerinde olumsuz etki yaratacak proteini kullanabilir.

Katı ve sıvı yağlar
Katı ve sıvı yağlar süt inekleri için konsantre enerji kaynaklarıdır ve büyük bir kısmı ince bağırsakta sindirilir. Rasyondaki yağın türü ve seviyesi, süt yağı içeriğini ve yağ asidi profilini etkiler. Ayrıca çok fazla doymamış yağ asidi vermek rumen bakterileri için toksik olabilir, lif sindirimini yavaşlatabilir ve rumen pH’ını düşürerek yemden yararlanmayı olumsuz etkileyebilir.

RUMEN SAĞLIĞI
Subakut Ruminal Asidoz (SARA)
Rumenin ideal pH değeri 6-7 olmalıdır. Gün boyunca pH’ın 6’nın altına düştüğü dönemler olacaktır, ancak pH’ın 6’nın altında kalma süresi olumsuz bir etkiye sahiptir ve bu durum subakut ruminal asidozun (SARA) meydana geldiği zamandır. Süt ineklerinde SARA, rumen pH’ında uzun süreli ancak şiddetli olmayan bir düşüşle karakterize edilen yaygın bir metabolik hastalıktır. Rumen pH’ındaki düşüş, kolay fermente edilebilir karbonhidratlar bakımından yüksek ve lif bakımından düşük rasyonlardan kaynaklanabilir.

SARA, lif parçalanmasının azalması, asetat-propiyonat oranının düşmesi ve CH4 oluşumunun azalması ile ilişkilidir; bu da yem alımını, süt verimini ve süt yağını azaltabilir. Sadece bu da değil, aynı zamanda ‘sızdıran bağırsağa’ da neden olarak bağırsak duvarını tehlikeye atabilir ve besin emiliminin etkinliğini azaltarak istenmeyen bakteri ve toksinlerin kana karışma riskini artırabilir. Bakteri veya toksinler kana karıştığında, bu durum hayvan için enerji kaybı anlamına gelen bir bağışıklık tepkisi başlatır.

SARA riskine ilişkin güvenlik derecesini değerlendirmek için veri yönetim aracı EASY MAP’e yağ/protein oranı, yağ eşdeğeri laktasyon ve yağ düşüşü gibi çeşitli parametreleri dikkate alan bir rumen göstergesi entegre edilmiştir.

Şekil 1. Yemlerin asidojenik değeri ile 4 saat içinde sakkodaki KM’lerin bozunması arasındaki ilişki

Buna ek olarak, Fransa’daki INRA ile iş birliği içinde yapılan araştırmanın ardından Techna bir DM4 kriteri geliştirmiştir. Bu, rumende 4 saat sonra parçalanan kuru madde oranını belirlemek için kullanılabilecek bir ölçüttür-nişasta, şekerler, NDF, pektinler, protein, vb. DM4, tüm ana ham maddelerde asidoz riskini tahmin etmek için kullanılan bir kriterdir (Şekil 1). Taze ot, özellikle de genç ot, yüksek DM4 değerine sahiptir. DM4 değeri %50 ve üzerinde olan her yem, rumeni SARA ve asidoz riski altına sokan bir yemdir. Rumen pH’ının stabil ve optimal olmasını sağlamak, rumenin sağlıklı kalmasına yardımcı olacaktır. Tamamlayıcı yemleme yapılması ve/veya mayalar, tamamlayıcılar ve esansiyel yağlar gibi yem katkı maddelerinin kullanılması, rumen pH’ının dengelenmesine yardımcı olacaktır. Rumen tamponları, rumeni alkalize ederek etki gösterirken, belirli bir esansiyel yağ karışımı laktatı propiyonata dönüştürerek rumen pH’ını güvence altına alır.

Mikotoksinler
Mikotoksinler, belirli mantarlar (küfler) tarafından üretilen ve kaba yemler ve tahıllar gibi yem maddelerini kirletebilen toksik ikincil metabolitlerdir. Mikotoksinler süt ineklerini olumsuz etkileyerek süt üretiminin azalmasına, yem alımının düşmesine, bağışıklık fonksiyonunun bozulmasına ve potansiyel sağlık sorunlarına yol açabilir; sonuçta yem verimliliğini etkiler.

İnekler genellikle rasyonlarındaki bir miktar mikotoksini tolere edebilirler ancak yük arttıkça risk de artar. İneklerin bu durumdan en çok etkileneceği zamanlar stres zamanlarıdır, ancak bu stres rutin bir tırnak kesimi veya aşılama kadar küçük olabilir. Şişmiş dizler, artan sıcaklıklar veya azalan yem alımı gibi mikotoksin etkilerini gördüğünüzde, süt verimi çoktan zarar görmüş olacaktır.

Mikotoksinleri yönetmeye yardımcı olmak için, yem uygun şekilde depolanmalı, mikotoksinler için test edilmeli ve mikotoksinler mevcutsa, sindirim sistemi bütünlüğünü korurken mikotoksinleri azaltmaya yardımcı olan VITALPROTECT gibi yem katkı maddeleri kullanılmalıdır.

Şekil 2. Bağırsak villusu diyagramı

İNCE BAĞIRSAK
Tüm besinler rumende fermente olmaz, bir kısmı fermantasyondan kaçar ve ince bağırsağa akar. İnce bağırsak, nişasta ve protein gibi birçok besin maddesinin emilim merkezidir. Rumende sindirilmekten kurtulan nişasta ince bağırsakta parçalanarak emilir ve ineğe doğrudan glikoz sağlar.

İnce bağırsakta emilen protein, rumen mikroplarından gelen mikrobiyal protein ve parçalanmamış protein (RUP) olarak dağıtılır. Hem mikrobiyal hem de besinsel proteinler enzimler tarafından sindirilerek amino asitlere ayrıştırılır. Bu amino asitler daha sonra hayvan tarafından kullanılmak üzere kan dolaşımına emilir ve ruminant için önemli bir amino asit kaynağı oluşturur. Özellikle bağırsak kriptleri yoğun besin emiliminin olduğu yerlerdir ve emilim kapasitesini artırmak, yem verimliliğini artırmanın bir yoludur (Şekil 2). Esansiyel yağlar, prebiyotikler, enzimler, vb. yem katkı maddeleri, ince bağırsakta villus boyutunu ve kript derinliğini artırmaya yardımcı olur.

PERFORMANSIN İZLENMESİ
Yem verimliliğindeki gelişmelere birçok faktör katkıda bulunabilir, ancak iyi izleme uygulamaları olmadan sürüdeki gelişmeler nasıl bilinebilir ve gelecekteki hedeflere nasıl ulaşılabilir? Bu ihtiyacı karşılamak için geliştirilen bir karar verme aracı olan EASY MAP, sürünün süt verilerini toplar, işler ve sürünün performansının ayrıntılı bir analizini sağlar. Amaç, yem ve zooteknik performansı birbirine bağlayan çeşitli göstergeler oluşturarak son teknoloji bir zooteknik yorumlama sağlamaktır: süt üretimi, rumen güvenliği, enerji kapsamı ve protein verimliliği…

EASY MAP gibi veri yönetimi araçları, çiftliğin ne elde ettiğinin anlaşılmasını sağlar, böylece değişiklikler uygulanabilir ve gelecek hedefleri belirlenebilir.

Şekil 3. Erken buzağılamanın süt ineğinin üretim süreci üzerindeki etkisi

İYİ YÖNETİM UYGULAMALARI
Bu birkaç önemli kaldıraca dayanmaktadır:
• Üreme için iyi bir hazırlık, yem rasyonunun verimliliğini artıracak ve böylece sürünün üremesini, sağlığını, üretimini ve ilk buzağılama yaşını olumlu yönde geliştirecektir (Şekil 3). Buzağılama yaşının 22-25 ay arasında olması, ömür boyu daha yüksek süt üretimi, daha iyi üreme sağlığı ve daha düşük yetiştirme maliyetleri sağlayabilir,
• Yem alımını azaltabilecek saldırganlık, yaralanma ve stres gibi durumları önlemek için yeterli beslenme alanının sağlanması,
• Beslenmeyi teşvik etmek için bölme ve gezinme alanlarında yeterli aydınlatma sağlanması,
• İneklerin her zaman temiz suya erişiminin sağlanması. Bu ineğin üretimi, sağlığı ve refahı için son derece önemlidir.

GENETİK
Yem verimliliği ekonomik açıdan en önemli özelliklerden biridir ve genetik seleksiyona yanıt verecek kadar kalıtsaldır. Şu anda, yem verimliliği için yapılan seleksiyon, bu amaç için tasarlanmış özel tesislere sahip araştırma ve endüstri ortamları aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu maliyetlidir ve araştırma projelerinde ve sığır yetiştiricilerinde bulunan hayvan sayısını sınırlamaktadır. Bu nedenle ilerleme yavaş olmuştur. Ancak, süt sürülerinin büyüklüğü arttıkça, otomatik süt sağımı giderek daha yaygın hale gelmektedir. Sağım robotları, anlık olarak sağlayabildikleri çeşitli veriler (yem alımı, geviş getirme ve süt üretimi) sayesinde rasyon verimliliğinin yorumlanmasına yardımcı olabilir.

SONUÇ
Süt çiftçileri, daha iyi performans ve karlılık için doğru yem bileşenlerini seçerek, pH’ın optimizasyonuyla VFA dengesini yöneterek, iyi yönetim uygulamalarını ve veri izlemeyi kullanarak ineklerinin yem verimliliğini optimize edebilirler. Yem verimliliğinin artırılmasıyla daha az besin maddesi israf edilmeli ve yem üretimi için daha az arazi ve kaynak gerekmelidir. Mümkün olduğunca verimli olmaya çalışmak, durum ne olursa olsun çiftliğe fayda sağlayacaktır.

Süt ineklerinin yem verimliliği çok önemli bir hedeftir. Techna olarak, sektörün daha verimli hale gelmesini sağlamak için bilgi ve uzmanlığımızı geliştirmeye kararlıyız.

Alizé Philouze Hakkında
Angers’deki (Fransa) ESA’dan ruminant yetiştiriciliği alanında mühendislik derecesine sahip olan Alizé Philouze, ruminant beslenmesi ve yetiştiriciliği konusunda uzun yıllara dayanan bir deneyime sahiptir. Halen TECHNA’da ruminant beslenme uzmanı olarak görev yapmakta ve Fransa’daki ve yurtdışındaki ruminant yem üreticilerini desteklemek için bilimsel araştırma ve pratik uygulamaları birleştirmektedir.

Jamie-Leigh Douglas Hakkında
Galler’deki Aberystwyth Üniversitesi’nden ruminant beslenmesi alanında doktora derecesine sahip olan Jamie-Leigh Douglas, bu alanda 10 yılı aşkın bir uzmanlığa sahiptir. Ruminant sektöründe zooteknik ve çevresel performansı, hayvan refahını ve ekonomik kârlılığı dengelemeye yönelik özel çözümler geliştirmeye odaklanarak yem fabrikaları ve beslenme uzmanları ile yakın bir şekilde çalışmaktadır.